AOL BİYOLOJİ 4 DERS ÖZETİ

admin
Şubat 24, 2023
160 views

EKOSISTEM EKOLOJISI VE GÜNCEL ÇEVRE SORUNLARI

EKOSISTEM EKOLOJISI

  1. Ekosistemin Cansız Ve Canlı Bileşenleri

Canlıların yaşadığı bölgeye biyosfer adı verilir. Biyosfer içerisinde yer alan yaşama alanlarına ise ekosistem, popülasyon ve komünite denir.

  • Aynı tür canlıların belirli bir alanda yaşamasına popülasyon adı verilir. Örneğin; Van Gölü’nde yaşayan inci kefalleri bir popülasyondur.
  • Aynı bölgede yaşayan ve etkileşim halinde olan popülasyonlardan oluşan topluluğa komünite denir. Örneğin; Van Gölü’nde yaşayan inci kefalleri ve bu gölde yaşayan kurbağalar bir komüitedir.
  • Belirli bir bölgede yaşayan canlılar ve cansızların etkileşim halinde olması ile oluşan topluluğa ise ekosistem adı verilir. İki temel ekosistem vardır. Bunlar kara ve su ekosistemleridir. Bu ekosistemlerin birleşmesi sonucu yeryüzü meydana gelir.

Ekolojik organizasyon şu şekildedir;

Biyosfer-> Ekosistem->Komünite-> Popülasyon

  • Komşu ekosistemlerin kesiştiği bölgeye ekoton adı verilir. Ekoton bir geçiş bölgesidir, bu yüzden çok sayıda canlı çeşitliliği vardır.
  • Bir canlının yaşamsal faaliyetlerini sürdürebildiği, doğal olarak yaşayıp üreyebildiği bölgeye habitat adı verilir. Örneği; hamsi balığının habitatı Karadeniz’dir.
  • Bir canlının bulunduğu ortamdaki görev ve sorumluluklarına ekolojik niş adı verilir. Örneğin; bitkilerin fotosentez yapması bir ekolojik niştir.
  1. Ekosistemin Cansız Bileşenleri (Abiyotik Faktörler)

Her ekolojik sistem içerisinde cansız bileşenler bulunmaktadır. Bunlara abiyotik faktörler denir. Abiyotik faktörler; canlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için oluşan çevre koşullarıdır. Örneğin; ışık, sıcaklık, su, pH, toprak, mineraller ve iklim birer abiyotik faktördür.

  • Işık; bitkilerin fotosentez yapabilmesini ve böylece organik besin üretmesini sağlar.
  • Sıcaklık; canlıların yaşam döngülerini ve dağılışlarını etkileyen faktördür. Canlıların metaboliz olaylarını devam ettirmesini, üremesini ve gelişmesini etkiler.
  • Su ve pH; su tüm canlıların yaşamsal olaylarını düzenleyen, olmazsa olmaz bir faktördür. pH ise ortama göre değiştiğinden canlıların metabolikfaaliyetleri etkiler.
  • Toprak ve mineraller; canlılar için oldukça önemlidir. Toprak ve topraktaki mineraller organik besin üretimini etkiler.
  • İklim; iklim koşulları, canlıların coğrafik dağılışlarını etkiler.
  1. Ekosistemin Canlı Bileşenleri (Biyotik Faktörler)

Bir ekosistem içerisindeki canlı bileşenlere biyotik faktörler denir. Ekosistemdeki canlılar özellikle beslenme açısından birbirine bağlıdır. Biyotik faktörler 3’e ayrılır; ayrıştırıcılar, üreticiler ve tüketiciler.

  • Üreticiler; inorganik maddeleri sentezleyerek organik maddeler üretenlere denir. Bu canlılar kendi besinini kendi üreten, çoğunlukla fotosentetik canlılardır. Organik besin üretirken güneş enerjisi kullanıyorsa fotosentetik, kimyasal bağ enerjisi kullanıyorsa kemosentetik canlılar olarak adlandırılmaktadır.
  • Tüketiciler;kendi besinini kendi üretemeyen, dışardan hazır almak zorunda kalan canlılara denir. Üretici canlılar ile beslenen canlılara birincil tüketici, birincil tüketiciler ile beslenenlere ikincil tüketici, ikincil tüketiciler ile beslenenlere ise üçüncül tüketici denir.
  • Ayrıştırıcılar; doğadaki artık maddeleri, ölü organizmaları, dökülmüş yaprakları ve dışkıları, hücre dışı sindirme yolu ile besin ve enerji sağlayan canlılardır. Böylece artık maddeler ayrıştırılarak tekrar kullanıma sunulmuş olur. Ayrıştırıcılar her ekosistemde bulunur.
  1. Canlılardaki Beslenme Şekilleri

Canlılar beslenme şekillerine göre ikiye ayrılır; heterotrof ve ototrof canılardır.

  1. Ototrof Beslenme (Kendi Beslek)

İnorganik maddelerden organik maddeler sentezleyen canlılara ototrof canlılar denir. Bu canlılar kullandığı enerjiye göre fotosentetik veya kemosentetik olarak adlandırılır.

  • Fotoototroflar; klorofil pigmentine sahip olan canlılardır. Klorofilin ışık enerjisini soğurması ile fotosentez işlemi gerçekleşir. Karbondioksit ve suyun ışık enerjisi ile oksijen ve organik besine dönüşmesine fotosentez denir. Fotosentetik canlılara örnek olarak; mavi yeşil algler, yeşil bitkiler ve öglena örnek verilebilir.
  • Kemoototroflar; kimyasal bağ enerjisi kullanarak inorganik maddelerden organik maddeler üreten canlılardır. Kemosentez için ışık enerjisine ihtiyaç olmadığından gece ve gündüz devam edebilir. Bu canlılara örnek olarak; nitrat, demir, kükürt bakterileri verilebilir.
  1. Heterotrof Beslenme (Dış Beslek)

Kendi besinini kendi üretemeyen, dışardan hazır olarak almak zorunda kalan canlılara heterotrof canlılar denir.  Bu canlılar ototrof veya diğer heterotrof canlıları besin olarak kullanır. Besinlerini katı parçalar şeklinde alan canlılara holozoik beslenen canlılar denir. Bu canlılar oldukça gelişmiş bir sindirim sistemine sahiptir. Holozoik canlılar 3 grupta incelenir; otçul, etçil ve hem etçil hem otçul beslenenler olarak.

  • Otçul beslenen canlılar; direk olarak bitkileri tüketen canlılardır. Enerji kaynağı olarak bitkilerin ürettiği besinleri kullanılır. Bu canlılara örnek olarak; geyik, koyun, keçi, inek, zebra ve eşek verilebilir.
  • Etçil beslenen canlılar; besin ihtiyaçlarını otçul canlıları tüketerek gideren canlılardır. Bu canlılara örnek olarak; aslan, leopar, kurt, ayı, kaplan ve sırtlan verilebilir.
  • Hem etçil hem otçul beslenen canlılar; hepçil olarak da bilinen bu canlılar hem bitkisel hem de hayvansal besinler kullanarak beslenebilir. Bu canlılara örnek olarak; insan, karınca ve maymun verilebilir.
  • Ayrıştırıcılar; diğer bir heterotrof beslenen canlı türüdür. Hücre dışına salgıladıkları sindirim enzimleri ile ölü ve canlı atıkları sindirirler. Bu canlılara örnek olarak; bakteriler ve mantarlar verilebilir.
  1. Ekosistemdeki Madde Ve Enerji Akışı

Ekosistemdeki canlılar birçok yönden birbirine bağlıdır. Bunlardan biri de madde ve enerji akışıdır. Yeryüzünün temel enerji kaynağı Güneş’e dayanmaktadır. Güneş sayesinde fotosentez yapan üreticiler enerji depolarlar. Üreticilerin depoladığı bu enerji öncelikle birincil tüketicilere, daha sonra ikincil tüketicilere ve en son üst katmanlarda bulunan tüketicilere aktarılmaktadır. Ayrıştırıcılar ise organik atıkları inorganik maddelere çevirerek madde döngüsünü sağlar. Canlıların birbirilerini tüketmesine göre sırlanmalarına ve kimyasal enerjinin üreticiden en üst katmadaki tüketiciye aktarılmasına besin zinciri adı verilir.

Doğada bulunan pek çok hayvan türü birden çok besin tüketmektedir, dolayısıyla birden fazlası aynı organizmayla beslenebilir. Bu sebepten dolayı doğada karmaşık bir besin zinciri vardır. Bunların bütünleşmesi sonucu besin ağı oluşur. Her besin zincirinin boyu ve çeşidi birbirinden farklı olabilmektedir. Bunların yanı sıra, besin ağı içerisindeki en üst katmanda olan canlı başka bir canlının altında kalabilir. Örneğin; insan en üst katmandaki tüketicidir, fakat kaplan tarafından yenirse besin zincirine bir halka daha eklenir.

Canlılar arasındaki enerji akışı besin zinciri ile gerçekleşir. Güneşten gelen enerji; önce üreticilere, sonra birincil tüketicilere, daha sonra ikincil tüketicilere ve en son olarak da üçüncül tüketiciler ve ayrıştırıcılara aktarılır. Bu enerjinin bir kısmı çevreye ısı olarak yayılır. Geri kalan büyük çoğunluk ise canlılarda büyüme, gelişme, üreme ve metabolik faaliyetler için kullanılır.

Enerji akışının yanı sıra, parçalamayan kimyasal maddelerin aktarılması da söz konusudur. Bu maddeler besin piramidinde üreticiden en üst katmandaki tüketiciye kadar aktarılır. Dolayısıyla en üst katmanda bulunan tüketici bu kimyasal maddeden en fazla etkilenen canlı olmaktadır. Bu durum; canlılarda gen ve enzim bozulmasına, kanser ve solunum sistemleri rahatsızlıklarına kadar pek çok sağlık problemine sebep olmaktadır.

  • Besin piramidinde aşağıdan yukarıya doğru çıkıldıkça;
  • Enerji azalır.
  • Birey sayısı azalır.
  • Aktarılan enerji azalır.
  • Biyokütle azalır.
  • Zehirli madde birikimi artar.
  • Enerji kaybı artar.
  • Vücut büyüklüğü artar.
  1. Madde Döngüleri

Ekosistemde canlılar için gerekli olan tüm elementler, çevre ve canlılar ile döngü halindedir. Bu döngülerin en önemlileri; su döngüsü, azot döngüsü ve karbon döngüsüdür.

  1. Su Döngüsü

Yeryüzünden bulunan suların kaynakları; okyanus, deniz, göl ve yer altı sularından oluşmaktadır. Deniz, okyanus ve göllerdeki suların atmosfere, atmosferden de tekrar yeryüzüne ulaşmasına su döngüsü denir. Bu döngü 3 temel aşamadan oluşur; yağış, buharlaşma, yer üstü ve yer altı akışları. Yeryüzünde bulunan su buharlaşır. Buharlaşan su, atmosferin en üst katmanlarına yükselerek soğur ve yoğunlaşır. Daha sonra yeryüzüne yağış şekilleri ile geri döner. Yağış sonrası elde edilen su, yer üstü ve yer altı akışlarına döner. Böylece su döngüsü tamamlanmış olur.

 

  1. Azot Döngüsü

Azot, DNA ve protein yapısına katıldığından dolayı son derece önemli bir elementtir. Gaz halinde bulunan azot, atmosferin %80 gibi büyük bir çoğunluğu oluşturmaktadır. Ancak gaz halindeyken hayvan veya bitkiler tarafından kullanılamamaktadır. Bu gazı toprak organizmaları tarafından bitkileri kullanacağı şekle dönüştürülmesi gerekmektedir. Toprakta veya bitki köklerinde bulunan azot bağlayıcı bakteriler sayesinde azot gazı, amonyağa dönüştürülür. Bitkide bulunan bakteriler, besinlerini bitkiden karşılamak karşılığında bitkiye amonyak sağlamaktadır. Fazla amonyağı toprak salınmasından sonra nitrifikasyonbakterleri tarafından nitrite ve sonrasında nitrata dönüştürülür. Buna nitrifikasyon adı verilmektedir. Olay sonucunda oluşan nitrat bikilerce kullanılır. Böylece azor besin zincirine dahil olur. Bitki ve hayvan atıklarının ayrıştırılması ile azot tekrar toprağa döner. Daha sonra denitrifikasyon ile azot tekrar atmosfere ulaşır. Tüm olaylar sonucu azot döngüsü gerçekleşmiş olur.

 

  1. Karbon Döngüsü

Canlıların yapısını oluşturan temel element karbondur. Karbonun kaynağı karbondioksit içeren atmosferdir. Üretici canlıların fotosentez veya kemosentez yapması sonucu karbondioksit glikoza dönüştürülür. Bu glikoz besin zinciri ile diğer canlılara aktarılır. Diğer madde döngülerinde olduğu gibi karbon döngüsü de ayrıştırıcılar sayesinde devam eder. Canlı atıkları ve ölüler toprağa geçer ve ayrıştırıcılar bunları parçalayarak atmosfere karbondioksit verir. Karbondioksit, solunum, organik atık parçalanması ve yağışlar sonucunda atmosfere kazandırılır. Böylece havadaki karbondioksit dengesi sağlanır. Yani karbon döngüsü tamamlanmış olur. Bunun yanı sıra, ölü ve artıkların bir kısmı belli bir zaman geçmesinden sonra sıkışarak petrol ve kömür gibi fosil yakıtlara dönüşmektedir.

 GÜNCEL ÇEVRE SORUNLARI VE İNSAN

  1. Güncel Çevre Sorunlarının Sebepleri Ve Olası Sonuçları

Tüm canlı varlıkları doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen biyolojik, kimyasal, fiziksel ve toplumsal etmenlerin tümüne çevre adı verilmektedir. Sağlıklı yaşamak ve sağlıklı üretim yapabilmek için çevreye zarar vermeden yaşamak gerekmektedir.

Çevrenin canlıların yaşam aktivitelerini olumsuz etkileyen, cansızların ise yapısını bozan yabancı maddelerin hava, toprak ve suya karışması sonucu çevre kirliliği meydana gelmektedir. Çevre kirliliği; kirlenen hava, toprak ve su ile canlıların yaşamını olumsuz yönde etkilemektedir.

İlk uluslararası çevre sorunları toplantısı 1972’de Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Stockholm 1. Çevre Konferansı’dır. Bunun sonucunda çevre önemini vurgulamak amacıyla 5 Haziran’ı “Dünya Çevre Günü” ilan etmişlerdir.

Güncel çevre sorunlarının en önemli olanları şunlardır;

  • Biyolojik Çeşitliliğin Azalması; bir ekosistemde bulunan bitki ve hayvan türleri çeşitliliğine biyolojik çeşitlilik adı verilir. Bu türlerden herhangi birinin yok olması, biyolojik çeşitliliğin azalması anlamına gelir. Çevre kirliliği, doğal kaynakların aşırı kullanılması, hızlı nüfus artışı, habitatların zarar görmesi veya yok olması; birçok bitki ve hayvan türünün neslinin yok olmasına neden olur.

 

  • Hava Kirliliği; atmosferde bulunan kirletici maddelerin, tüm canlıların sağlığını olumsuz etkileyen miktarda yükselmesine denir. Atmosferi meydana getiren gazlar, canlıların yaşamının devamı için gereklidir. Sanayi atıkları, araç egzoz dumanları, fosil yakıtlar sonucu ortaya çıkan gazlar hava kirliliğine sebep olmaktadır. Hava kirliliği sonucu sera etkisi, küresel iklim değişikliği ve asit yağmurları oluşur ve bunun sonucunda da biyoçeşitlilik azalır.

 

  • Su Kirliliği; canlıların yaşamını devam ettirebilmesi için temiz su ihtiyacı bulunmaktadır. Suların kirlenmesi sonucu özellikle suda yaşayan canlılar dahil olmak üzere pek çok canlı yaşamını yitirmektedir. Bu da biyoçeşitliliğinazalamasına neden olmaktadır. Ayrıca kirli sular pek çok zararlı organizma için uygun ortam sağladığından canlıların yaşamını tehdit etmektedir.

 

  • Toprak kirliliği; pek çok kirletici maddenin birleşerek toprağı kirletmesi sonucu oluşur. Başta besin üretimini etkileyen bu kirlilik sebebiyle pek çok canlının yaşamını tehdit etmektedir.

 

  • Radyoaktif Kirlilik; radyoaktivite atomların bozunarak enerji yayması sonucu oluşur. Radyoaktif maddelerin kullanımının artması sonucu radyoaktif kirlilik meydana gelir. Bu kirlilik, besin zinciri yoluyla tüm canlılarının yaşamını tehdit eder.

 

  • Ses Kirliliği; sanayileşme ve teknolojinin artması sonucu da çevrede oluşan sesler artarak kirliliğe sebep olmuştur. Bu da canlıların işitme duyusuna hasar vermektedir.

 

  • Asit Yağmurları;Asit özellikli kimyasal maddelerin yağmur gibi yağışlarla yeryüzüne düşmesine asit yağmuru denir. Toprağın ve suyun asitlik miktarını artıran asit yağmurları yüzünden pek çok canlı yaşamını yitirmektedir.

 

  1. İnsanın Çevre Sorunlarının Ortaya Çıkmasındaki Rolü

Çevre sorunları, tüm verenin ortak sorunu ve sorumluluğudur. İnsanların çevre sorunlarının ortaya çıkmasındaki rolü 3 şekilde ölçülebilir; ekolojik ayak izi, su ayak izi ve karbon ayak izidir. Ekolojik ayak izi; nüfusun doğaya yarattığı yük ile ölçülmektedir. Su ayak izi; tatlı su kullanımının miktarını ölçmektedir. Karbon ayak izi ise; karbondioksit cinsinden ölçülen bir birimdir.

  1. Çevre Kirliliğinin Önlenmesi

Günümüzde çevre sorunları, sağlığımızı ve dünyamızı tehdit eden boyutlara ulaşmaya başlamıştır. Bu çevre sorunlarının en başında çevre kirliliği gelmektedir. Çevre kirliliğini önlemek adına yapabileceklerimiz;

  • Hava, su ve toprak kirliliğine neden olan sorunlardan uzak durmalı,
  • Geri dönüşümü sağlanan maddeler kullanmalı,
  • Yeşillik alanları artırmalı ve ormanlık alanların zarar görmesi engellenmelidir.

DOĞAL KAYNAKLAR VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN KORUNMASI

  1. Doğal Kaynakların Sürdürülebilirliği

Doğal ortamın koşullarına bağlı olarak oluşan, oluşumunda insanların etkili olmadığı zenginliklere doğal kaynak adı verilir. Örneğin; hava, su, kömür, bor ve bakır gibi maddeler doğal kaynaklardır. Hava, su, güneş, toprak, hayvanlar, madenler ve bitki örtüsü Dünya’nın doğal kaynaklarını meydana getirir.

  1. Biyolojik Çeşitliliğin Yaşam İçin Önemi

Bir bölgede yaşayan tüm canlıları içeren çeşitliliğe biyoçeşitlilik denir. Biyolojik çeşitlilik; organizmalar ve ekosistem arasında tür içi çeşitlilik, canlılar arasında farklılık ve birbirleri ile olan ilişkiyi ifade eder. Biyolojik çeşitlilik ekosistem, gen ve tür çeşitliliği olmak üzere 3 temel bileşene sahiptir. Canlıların birbirinden farklı olması genetik çeşitliliği ifade etmektedir. Yeryüzünün belirli bölgelerinde yaşayan canlılara endemik tür denir. Bu türler, iklim değişimleri ve izolasyon koşullarında oluşur.

 

  1. Biyolojik Çeşitliliğin Korunması

Doğal kaynakların aşırı kullanılması, tüm canlıların yaşamını tehdit eden ve birçoğunun neslinin tükenmesine neden olmaktadır. Biyolojik çeşitlilik, tüm evrenin sahip olduğu ortak zenginliktir ve ekonomik kalkınma açısında da son derece önemlidir. Çünkü; ülke ekonomisi doğal kaynaklara dayanır. Canlıların geleceği biyolojik çeşitliliğe ve onun korunmasına bağlıdır.Bugün ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile biyolojik çeşitlilik korunmalıdır. Aksi halde besin zincirleri zarar görerek, tüm evreni yaşamını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya getirebilir.

AÇIK LİSE TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 DERS ÖZETİ

 

Açık Lise 2. Dönem Sınav Tarihi
16 Mart 2024 - 17 Mart 2024
SPONSOR